Oyunculuk ve Kurumsal Eğitim
Oyunculuk eğitimi prensiplerini iş dünyasına özgü yetkinlik geliştirme eğitimlerinde kullanmamızın ilk sıradaki amacı “eğlence” değil. Eğlence, 9. sırada yer alıyor.İlk 8 sırada ise şunlar var:
- Kendini tanıma (gözlem)
- Beden farkındalığı ve etkili kullanımı
- Duygu farkındalığı ve duyguların etkili ifadesi
- Bedensel hafızayı harekete geçirme
- Başkalarını tanıma
- Beden dilini doğru yorumlama
- Duyguları doğru anlama
- Kişilik ve olay çözümlemesi (katmanları, sembolleri fark etme)
- Söz ve davranışların ardındaki esas niyeti anlama
- Güven ilişkisi kurma
- Yaratıcı potansiyeli açığa çıkarma, “akış” halini yakalama
- Doğru geribildirim verme ve alma
- Etkin dinleme ile iletişim hatalarının önüne geçme
- Öğrenmeyi engelleyen “zararlı egoyu” devreden çıkarma
- Deneyim yaşamayı engelleyen “hata yapma korkusunu” üzerinden atma
Eğitimlerimizde, her konuya ilişkin tasarladığımız sahne deneyimleri ve alıştırmalar sayesinde katılımcılar, yukarıdaki engelleri aşmak; en azından onlarla yüzleşmek durumunda kalıyorlar. İşte bu yüzleşme sonrasında kalıcı davranış değişikliğine giden “gerçek öğrenme” başlıyor. Bunu koçlukta yalnızca zihinsel olarak deneyimlediğimiz farkındalık sürecine benzetebiliriz.
Bu nedenle eğitimlerimizde uyguladığımız yöntemlerin herkese uygun olduğunu söyleyemeyiz. Koçluk da herkese uygun değildir mesela.
Bu demek değil ki, bir konservatuvar öğrencisinden beklendiği gibi aşırı disiplin, profesyonel oyunculuk becerileri, yüksek sahne performansı ya da kan-ter-gözyaşı bekliyoruz. Hayır. Amacımız oyuncu yetiştirmek değil bizim.
Amacımız, çok değerli bir mücevher olan derya-deniz oyunculuk disiplininden faydalanarak, iş dünyasında ihtiyaç duyulan beceri ve yetkinlikleri geliştirmek için etkili bir kapı açmak. Bu yetkinliklerden bazıları şunlar:
- Etkili Liderlik eğitimi
- Etkili Mülakat Yapma
- Zaman Yönetimi
- Yaratıcı Düşünme
- Yaratıcı Problem Çözme
- Etkili İletişim
- ………………….
Her şeyden önce, sahne fobisi (korkusu yazmıyorum, dikkat!) olanların, zararlı egosuna gönülden bağlı olanların, mükemmeliyetçilerin, kaçak oynamayı sevenlerin, “her şeyi bilenlerin” eğitimlerimizden hoşlanma ihtimali oldukça düşük, hatta onlar bizden nefret bile edebilirler. Bize kendini kimler yakın hisseder? Yaratıcı olmayı sevenler, herhangi bir alanda inovasyon yapmak için çalışanlar, meraklılar, içindeki çocuğu kaybetmemiş olanlar, oyun oynamayı seven yetişkinler, yapılan her işte ve hobide disiplinli çalışmanın gerekliliğini bilenler, eğlenmeyi asla ve asla ihmal etmeyenler…
Denemek için sizi Cumartesi günleri düzenlediğimiz genel katılıma açık atölye çalışmalarımıza bekleriz.
Burcu Yularcı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder